Delhi ile Hindistan maceramız başlıyor
Incredible India
Hindistan’ı tanıtırken ‘’Incredible India ‘’denilir ve hep söylenen bir söz vardır ‘’Hindistan’ı ya çok seversin ya da nefret edersin ‘’diye. İşte ben sevenler grubuna giriyorum galiba. Bundan 3 yıl önce geldiğimde, tekrar gelip güneyi gezeceğim diyerek gitmiştim. Hindistan insanda garip bir duygu yaratıyor. Delhi, Mumbai yani Bombay gibi bazı şehirlerin karmaşası ve gürültüsü bezdirirken, diğer taraftan her canlıya olan saygı, her inanç ve davranışa yaklaşımdaki saygı gibi insana verdiği bir rahatlık ve huzur ile değişik bir ülke, her yeri ayrı, farklı, yani ’Incredible India” işte gerçekten, bazen anlatılmaz, yaşanır demek lazım. Ben de yaşadıklarımı, gördüklerimi anlatmaya çalışıcam.
İlk durak Delhi
Nepal’e hoşçakal diyerek Katmandu’dan bindiğimiz uçakla Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi havaalanına indik ve macera yine başladı. İlk önce change ofisten 50$ bozdurduk, aslında daha az bozduracaktık ama, akşam saati olduğu için yarın da lazım olur diye bozdurmak zorunda kaldık. Çünkü kuru çok düşüktü, şehirde 1$ =71Rs iken havaalanında 65Rs idi.
Geçen gelişimizde yaşadıklarımızdan sonra bu sefer, aynı Katmandu’da yaptığım gibi otele bizi havaalanından alması için taksi yollamalarını söylemiştim. Sonra çıkışa gittik, taksici bekliyordu. Ne güzel sorunsuz gideceğiz dedik. Ama maalesef, ne yaparsanız yapın, Hindistan ilk geldiğiniz gün size bir şekilde kendince merhaba diyor.
Ama taksiciye varış saatimiz farklı bildirilmiş, adam arabasını başka bir otoparka bırakmış, akşam saatinde trafik çok kötüymüş falan diyerek, elinde jetonla otoparka gitmemiz için metroya binmemiz gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Biz rahatça gidelim derken dakka bir, hoşbulduk Hindistan oldu. Adamla o zaman başka taksiyle gitmek istediğimizi söyledik, biraz cebelleştiktik yani. Yine kandırılıyoruz şüphesi kötü, çünkü insan güvenemiyor, taksi ve rikşacılara dikkat etmek gerekiyor. Kısacası, havaalanı metrosuyla otoparkın olduğu yere, oradan da taksiyle otele gitmeyi başardık.
Delhi, Hindistan’ın başkenti, aynı zamanda 3. büyük şehridir. şehrin eski adı Şahcihanabad. Şehir Old Delhi ve New Delhi olarak ikiyi ayrılmış. Anıtsal yapılar, cami vb. Old Delhi’de daha çok, Yeni Delhi, daha sonra İngilizler tarafından inşaa edilmiş.
Ulaşım
Delhi’ye bizim gibi uçakla geldiyseniz, havaalanından gideceğiniz yere ulaşmak için en kolay yol olarak çıkıştaki preaid taksileri kullanabilirsiniz. Ödeme makbuzunu taksiciye vereceksiniz, sizi otele götürecek. Ama sakın sakın, dikkatli olun farklı bahanelerle sizi otelinizden başka yere götürmesine müsaade etmeyin, kandırılırsınız. Bu detayları, daha önceki tecrübelerimle beraber ilerideki yazılarımda paylaşacağım.
Havaalanı metrosunu kullanırsanız 2 durak gidiyorsunuz, sonrasında kalacağınız yere göre ister taksi, ister rikşa tutarsınız. Bir de otobüs varmış ama ben hiç kullanmadım.
Gezilecek yerler
Akşam otele vardığımız için, gezilecek yerler doğal olarak yarına kaldı. Fazla kalmayacağımız için Burhan’ın görmesi için zamanımızın yettiği kadar gezeceğiz, Delhi bizi boğmadan diğer şehirlere atlayarak, güneye doğru ineceğiz. Delhi’nin olmazsa olmazı Red Fort, İndia Gate ve Gandi ziyaretine karar verdik.
Red Fort
Bu kalenin Hint Dilindeki ismi Lal Qila, kızıl kale anlamındadır. İsmini kalenin yapıldığı taşların renginden almıştır. 1648 yılında Moğol imparatoru Şah Cihan tarafından yaptırılmıştır. Kale hakkında bilinmesi gereken bir diğer ayrıntı ise, İngilizlerin ülkeden çekilmesi ile Gandhi 1974 yılında bağımsızlığı bu kalede ilan etmesidir.
Kaleye girmek için kişi başı 550Rs ödeniyor, girişe geldiğinizde de güvenlik kontrollerinden geçerek, ana giriş kapısı olan Lahore Kapısından giriyorsunuz.
Kalenin girişinde, turistik malzeme satan birçok dükkânların arasından esas gezeceğiniz yere geliyorsunuz.
Bu çok güzel yapılar arasında ve bahçesinde keyifle gezeceksiniz.
Divan-ı Aam
İmparatorun halkı halkın şikâyetlerini ve önerilerini dinlediği yermiş. Bu salonun duvarları mermer kaplı ve kralın oturduğu taht çeşitli değerli taşlarla süslüymüş, ancak iç savaş sırasında soyulmuş.
Divan-ı Has
İmparator, bu yerde özel ziyaretçilerle ve yüksek devlet büyükleriyle görüşüp, özel toplantılar düzenlermiş.
Moti Mescid
Kelime anlamı ”İnci Camisi” olan bu mescid, 1659 yılında Alemgir tarafından yapılmış, ama şimdi ziyarete izin verilmiyor.
Jain Tapınağı
Red Fortun karşı köşesinde bulunuyor. Jain dinine ait, 16. yüzyıldan kalma bir tapınak yer alır. Tapınağın içine fotoğraf çekmek yasak, ama uzaktan ibadet edenleri izleyebilirsiniz.yasak. Canlılara karşı çok fazla saygılılar, canlıları incitmemek için, oturacakları yere bile, karınca gibi küçük canlılar varsa diye süpürerek oturuyorlar.
Hemen yanında Kuş Hastanesi var, tapınağın bahçesinde ayrı bir binaya kurulmuş. Bu hastanede yaralı ve hasta kuşlar tedavi ediliyor ve iyileştikten sonra tekrar doğaya salınıyor. Bu ilginç yeri mutlaka görmenizi öneririz. Hatta lütfen dişe dokunur bağış da yapın. Biz gezerken kartal yavrusu bile vardı.
Ve kuşlarla Ghandi heykeli
Raj Ghat
Gandhi şiddet yanlısı olmayan, barışçı birisi, sessiz protestolarla, gerekirse aç kalarak kendimizi dünyaya anlatacağız diyor. Gandhi’nin başlattığı direniş, dünyadaki en büyük sivil direniş olarak tarihte yerini alıyor ve Yeni Delhi’de 1947 yılında Red Fort’ta bağımsızlık ilan edilerek İngilizlerin ülkeden çekilmesi sağlanıyor.
Gandhi, 30 Ocak 1948’de yani bağımsızlığın ilanından tam bir yıl sonra dindar bir milliyetçi tarafından üç el silahla vurularak öldürülüyor. Gandhi’nin öldükten sonra yakıldığı yerin adı Raj Ghat. Yamuna Nehri’nin kıyısında ağaçlı güzel bir park ve basit bir platform üzerinde siyah mermerden yapılmış bir anıt var. Burası Mahatma Gandi’nin 1948 yılında öldürüldükten sonra yakıldığı yer, aslında burada yatmıyor, çünkü külleri Ganj nehrine döküldü. Burası sadece sembolik olarak yapılmış sade bir anıt. Biz oradayken çok fazla ziyaretçi vardı. Buraya da girerken ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz.
Raj Ghat’tan çıktıktan sonra karşı tarafta Ghandi’nin hayatını anlatan sinevizyon gösterimini izleyebilirsiniz. Vaktiniz varsa müzeyi de ziyaret edin.
India Gate
Parlamento yolunun doğu ucunda 42 metre yüksekliğindeki yapı, taştan yapılmış ve zaferi sembolize ediyor. 1. Dünya Savaşı’nda ve 1919 yılındaki Afganistan ile yapılan çatışmalarda ölen 90 bin Hint askerinin isimleri bu anıtın üzerine tek tek kazınmıştır. Askerler de nöbet tutuyorlar.
Oldukça kalabalık, herkes fotoğraf çekme ya da çektirme telaşında, diğer tarafta ise satıcılar birşeyler satma peşindeler. Biz de fotoğraflarımızı çekerek ayrıldık.
Akşam treniyle Agra’ya gideceğiz. Otele gidip eşyalarımızı aldık, taksiyle tren istasyonuna gittik.
Bir cevap yazın